Son yıllarda dünya genelinde ekonomik büyüme, birçok ülkede tarım sektörünün gelişimine katkıda bulunduğu düşünülen bir unsur olarak öne çıkıyor. Ancak bu büyümenin tarım üzerindeki etkileri, beklenenin aksine olumlu değil. Tarım sektörü, büyük bir istihdam alanı oluşturmasına rağmen, ekonomik büyümenin sağladığı avantajlardan yeterince yararlanamıyor. Peki, ekonomik büyüme tarımı neden kurtaramıyor? Bu sorunun yanıtı, sadece rakamlarla değil, aynı zamanda sosyo-ekonomik dinamiklerle de bağlantılıdır.
Tarım, tarihsel olarak insanlık için temel bir geçim kaynağı olmuştur. Ancak günümüzde tarım sektörünün karşılaştığı sorunlar, sadece üretim azalması ile sınırlı değildir. İklim değişikliği, tarımsal verimliliği tehdit ederken, küresel ticaretin ve sanayileşmenin etkileri ile tarımsal ürün fiyatları dalgalı bir seyir izlemektedir. Bu durum, çiftçilerin gelirlerini doğrudan etkileyerek, kırsal alanlardaki yaşam standartlarını düşürmektedir.
Ayrıca, tarımda verimlilik artışları sağlansa da, bu artışlar çoğu zaman buğday, pirinç gibi temel ürünlere odaklandığı için, çeşitliliği ve tarımsal ekosistemleri geliştirmekten uzak kalınmaktadır. Tarımın sürdürülebilirliği, sadece mevcut ekonomik büyüme oranlarıyla değil, aynı zamanda çevresel faktörler ve çiftçilerin sosyoekonomik durumlarıyla da doğrudan ilişkilidir. Ekonomik büyüme, tarımı desteklemek için yeterli altyapı ve politikaları sağlamadıkça, çiftçiler bu büyümeye katılmakta zorluk çekerler.
Birçok hükümet, tarım sektörü için destekleme politikaları oluştururken, genellikle ekonomik büyüme hedeflerine odaklanmışlardır. Ancak bu politikaların çoğu, sürdürülebilirlikten uzak ve kısa vadeli çözümler olarak kalmaktadır. Çiftçiler, genellikle düşük fiyatlar, yüksek girdi maliyetleri ve yetersiz piyasa erişimi gibi zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu durum, kırsal alanlarda istihdamın azalmasına ve göç olgusunun artmasına neden olur."
Ekonomik büyüme, yüksek teknoloji ve sanayileşme ile desteklense de, kırsal alanların geri planda kalması, tarımın ihmaline yol açmaktadır. Tarımda inovasyon ve teknoloji kullanımı, üretkenliği artırabilir; ancak, bu yeniliklerin yaygınlaşması için gerekli olan alt yapılar sıklıkla göz ardı edilmektedir. Tarımsal yatırımlar yerine, genelde sanayiye ve hizmet sektörüne yönelen kaynaklar, tarım sektörü için ciddi bir dezavantaj yaratmaktadır.
Sonuç olarak, ekonomik büyüme tek başına tarım sektörünü kurtaramaz. Sektörün sürdürülebilirliğini sağlamak, çiftçilerin yaşam standartlarını yükseltmek ve kırsal alanları güçlendirmek için daha kapsamlı ve uzun vadeli stratejilere ihtiyaç vardır. Tarım, sadece ekonomik bir sektör değil, aynı zamanda sosyal, kültürel ve çevresel bir yapı olarak görülmeli ve bu doğrultuda desteklenmelidir. Tarım sektörüne yapılan her yatırım, bir ülkenin geleceğine yapılan bir yatırımdır ve bu bilinçle hareket edilmediği takdirde, tarımın ekonomik büyüme ile olan bağı zayıflamaya devam edecektir.