Son günlerde yaşanan gelişmeler, özellikle bilgi ve adalet arayışında olanların dikkatini çekti. ABD’de yaşayan bir profesör, Türkiye’de tutuklu bulunan Rümeysa Öztürk için açlık grevine başlayarak, uluslararası toplumun dikkatini bu önemli meseleye çekmeye çalışıyor. Rümeysa Öztürk, 2021 yılında gerçekleştirilen bir operasyon sonucunda tutuklanmış ve o günden bu yana ailesinin ve destekçilerinin yoğun çabalarına rağmen serbest bırakılmamıştı.
Rümeysa Öztürk, insan hakları ve adalet konusundaki duruşuyla dikkat çeken bir isim. Kendisi, güçsüzlerin sesi olmayı kendine görev edinmiş bir birey olarak tanınıyor. Tutuklandığı günden bu yana, birçok insan hakları savunucusu, Öztürk’ün serbest bırakılması için çeşitli kampanyalar yürütmekte. Ancak bu çabalar, yeterli etkiyi yaratmadı ve destekçilerinin imza kampanyaları ayrıca sosyal medya üzerinden yayılmasına rağmen, gözaltı süreci hala devam ediyor.
Durumu giderek önem kazanırken, ABD’den gelen bu açlık grevi eylemi, uluslararası insan hakları örgütleri ve bağımsız gözlemciler tarafından dikkatle takip ediliyor. Eylemi başlatan profesör, grevinin amacının, Rümeysa’nın özgürlüğü olduğu kadar, Türkiye'deki adalet sisteminin işleyişini sorgulamak olduğunu belirtti. "Bu tür eylemler, dikkat çekmek için şarttır" diyen profesör, Türkiye'de yaşanan adaletsizliklere ışık tutmak adına böyle bir adım attığını açıkladı.
Profesörün açlık grevine başlaması, sosyal medyada da geniş yankı buldu. #FreeRümeysa ve #JusticeForRümeysa etiketleri ile birçok aktivist, eyleme destek vererek dayanışma mesajları paylaştı. Yüzlerce insan, profesörün yanında olmak için onun yanında açlık grevi eylemi yapmaya başladı. Uluslararası insan hakları örgütleri, açlık grevinin sona ermesi için acil eylem çağrısında bulunurken, Türkiye'nin bu tür eylemlere verdiği tepki konusunda dikkatli olunmasını vurguluyorlar.
Rümeysa Öztürk’ün ailesi, profesörün bu eylemini cesur bir adım olarak değerlendirirken, Türkiye’deki insan hakları ihlallerinin görünür hale gelmesi için uluslararası toplumun daha fazla çaba göstermesi gerektiğini belirtiyorlar. Aile, yılmadan mücadele edeceklerini ve herkesin adaletin sağlanması için seslerini yükseltmesi gerektiğini vurguluyor.
Bu olay, sadece Rümeysa Öztürk için değil, aynı zamanda Türkiye’deki binlerce insan hakları savunucusu ve aktivist için bir dönüm noktası olabilir. Uluslararası alanda geniş bir destek bulmak, Türkiye’nin insan hakları konusundaki karnesini sorgulamak ve dikkat çekmek adına önemli bir fırsat sunuyor. ABD’li profesörün başlattığı açlık grevi, yalnızca bireysel bir dayanışma gösterisi olmanın ötesine geçerek, daha geniş bir toplumsal harekete dönüşebilir.
Sonuç olarak, Rümeysa Öztürk’ün durumu, çaresizlik içinde bekleyenler için bir umudu simgeliyor. Açlık grevleri, çoğu zaman elden gelen son çare olarak görülse de, bu tür eylemler toplumun dikkatini çekmek ve değişimleri tetiklemek adına önemli bir yere sahip. Rümeysa’ya yönelik tutukluluğun sona ermesi ve insanların adalet arayışının sonuç vermesi için umut ışığı olmaya devam edecek.