Son yıllarda tarihi eserlerin kaçakçılığı ve ticareti, dünya genelindeki birçok ülke için büyük bir sorun haline geldi. Ancak Türkiye, uluslararası işbirlikleri ve sıkı takipler sayesinde, kaybolmuş tarihi eserlerini yeniden toplayarak tarihine sahip çıkma yolunda önemli bir adım attı. 18 farklı ülkede yürütülen kapsamlı bir araştırma ve iz takip çalışmasının sonucunda, toplamda 26 bin tarihi eser Türkiye’ye getirildi. Bu eserler arasında, Roma dönemine ait heykellerden Osmanlı dönemine ait değerli el yazmalarına kadar birçok kıymetli parça yer alıyor.
Tarihi eserlerin iade edilmesi sürecinde Türkiye, birçok ülkeyle işbirliği yaptı. İtalya, ABD, Fransa, Almanya, İngiltere, Hollanda gibi birçok ülkenin kültürel miras koruma kuruluşlarıyla ortak çalışmalar yürütüldü. Bu ülkelerdeki müzelerden ve özel koleksiyonlardan elde edilen bilgiler doğrultusunda, tarihi eserlerin kaynağı ve yaşları hakkında ayrıntılı analizler yapıldı. Kültürel mirası koruma konusundaki uluslararası sözleşmelere taraf olan Türkiye, bu alandaki sorumluluklarını yerine getirerek, eserlerin iadesi için hukukî süreçleri hızlandırdı. Birçok ülke, Türkiye'nin girişimlerine olumlu yanıt vererek eserleri geri gönderme kararı aldı.
Özellikle son yıllarda yapılan kampanyalar ve farkındalık yaratma çalışmaları, tarihi eserlerin korunması konusunda büyük bir etki yarattı. Türkiye, bu eserlerin kaçak yollarla yurtdışına çıkarılmasını önlemek amacıyla ciddi önlemler alırken; gümrük, polis ve kültürel miras koruma ekipleri, yurtdışında sayısız kaçakçılık operasyonu gerçekleştirdi. Bu sayede, pek çok elde edilen eser Türkiye’nin zengin kültürel mirasına yeniden kazandırılmış oldu.
Geri getirilen 26 bin tarihi eser arasında, Türkiye'nin tarihi ve kültürel kimliğine ışık tutacak unsurlar bulmak mümkün. Roma dönemine ait heykel parçaları, Bizans dönemi mozaikleri ve Osmanlı dönemine ait el yazmaları, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın dört bir yanındaki kültürel mirasın da önemli bir parçasını oluşturuyor. Özellikle İon ve Frig gibi antik medeniyetlere ait eserlerin bulunması, Türkiye’nin tarih boyunca birçok farklı medeniyete ev sahipliği yaptığını göstermektedir.
Bu eserlerin çoğu, müze koleksiyonları ve özel galerilerde sergilenecek. Türk halkı, bu eserler aracılığıyla geçmişi ile daha güçlü bir bağ kuracak, çocuklar ve genç nesiller bu tarihi değerleri görme ve anlama fırsatı bulacak. Yerli ve yabancı tarihçiler, arkeologlar ve sanatseverler için bu eserler, önemli bir araştırma ve inceleme kaynağı olması bakımından da büyük önem taşıyor.
Ayrıca, Türkiye’nin tarihi eser kaçakçılığına karşı yürüttüğü bu mücadele, Dünya’ya örnek teşkil edecek nitelikte bir sosyal sorumluluk projesi olarak değerlendiriliyor. Diğer ülkelerin de benzer yöntemlerle kültürel mirasını korumasi encourage edilmekte ve bu konuda işbirliği yapmaları teşvik edilmektedir.
Sonuç olarak, Türkiye’nin 26 bin tarihi eseri geri kazanması, sadece ülkenin tarihi ve kültürel mirasına sahip çıkma adımı değil, aynı zamanda küresel ölçekteki tarihi eser korunma mücadelesinin ne denli önemli olduğunu gözler önüne seriyor. Bu eserler, gelecekte yapılaracak olan daha birçok kültürel ve bilimsel çalışmanın temelini oluşturacak ve tarihimizin tanıklığını ebedileştirecektir. Tarihimize sahip çıkmak, bizlerin ve gelecek nesillerin önceliği olmalıdır.